DEVRİM ARABALARINA NE OLDU?


DEVRİM ARABALARI

Benzin unutulmadı! Devrim arabaları hakkında bilmediklerimiz...


Türkiye'nin ilk yerli otomobilinin mucizevi öyküsü... Adı 'Devrim'...
Güzel ve bir o kadar da dertli bir öykü bu.
Derdi memleket olanların, derdi Türkiye olanların öyküsü...
İnancın, sabrın, azmin öyküsü...
Azıcık bir destekle, nelerin başarılabileceğini kanıtlayanların öyküsü...

Sadece bu kadar mı?
Hayır:
İsimsiz başka kahramanlar da var!



ERBAKAN İLE İLK MOTOR ÜRETİMİ
Bu kahramanların karşısında duran, sırf muvaffak olamasınlar diye, yol kesen, kol gezen hainler de...
Tabii sırlar da var...
Ne oldu, nasıl oldu her şey en net haliyle ortada olsa da orta yerde gözükmeyenler de var.
Görünenlerin arkasında'da görünmeyenler var.

1961! O yıl başladı hikaye ..
Süre dardı zaman kısıtlıydı...
Bir fikir lazımdı. Parlak bir fikir. O fikir o gün genç bilim adamı olan Profesör Doktor Necmettin Erbakan'dan geldi...
İlk iş yüzde yüz yerli bir motor üretileceği!
Erbakan'ın imzasıyla 1956 yılında kurulan Gümüş Motor Fabrikası'nda üretiliyordu...

Yani ilk adım tamamdı... 

Genç bilim adamı, Gümüş Motor'un yerli araba üretmesini istiyordu...
1960 yılında, Ankara'da yapılan sanayi kongresinde konuştu Erbakan, o gün, İstanbul Teknik Üniversitesi Motor Kürsüsü öğretim üyesiydi.


"Olur" dedi Erbakan "yaparız".
"Türkiye'nin kendi otomobilini, kendi imkanlarıyla yapar"
Dönemin askerlerden oluşan darbeci iktidarı, Erbakan'ın ortaya attığı fikirden hareketle,16 Haziran 1961'de Devlet Demiryolları Fabrikaları ve CER Dairelerinin yönetici ve mühendislerinden 20'sini toplantıya çağırdı...

Hani bugün de "bizden bir şey olmaz, biz bir şey yapamayız, üretemeyiz" diyenler var ya işte onlar o gün de vardı. Davetin amacı da o gün "Türkler araba yapamaz" fikrini ortadan kaldırmaktı...
Kalbur üstü işadamları, dönemim kudretli köşe yazarları ve işini bilen gedikli bürokratlar da o davette yerini aldı..

Memleket sorunları tartışılıyordu.
"Kalkınma - büyüme ama nasıl?"
Herkes bir şey söylüyor ama bir adım yol alınamıyordu...
Yazık ki, "biz yapamayız" diyenler çoğunluktaydı...


Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel söz aldı, sinirliydi, "Yaparız" dedi...
Yerli bir otomobil üretebiliriz.
Adeta meydan okudu ama söz ağızdan çıktı bir kere ve söz yerini bulmalıydı...
Emir verdi bir ekip kurulacak, 130 gün içinde, yani Cumhuriyet Bayramı'na yetişecek şekilde, ilk yerli otomobil hazır olacaktı.
Neredeyse imkansızdı ama imkansız denilen yola girildi ona rağmen karar verildi.

O gün; o toplantı, o kararın alınmasıyla bitmiş oldu...
Mühendisler, Profesör Doktor Necmettin Erbakan ve Devlet Demir Yolları Genel Müdür Yardımcısı Emin Bozoğlu öncülüğünde, Eskişehir'de kendilerine tahsis edilen bir atölyede çalışmalara başladı...

Kaldı 129 gün!

UMUDA YOLCULUK VE 'DEVRİM'!
129 günde sıfırdan yepyeni bir otomobil üretilecek'ki bu hayal gibi bir şeydi.
Üstelik sadece vakit değil, imkanlar da kısıtlı olduğu aşikar.
Ekip Erbakan'a bağlıydı... Türkiye'nin ilk ve tek yerli otomobili, Devrim arabası atölyede yapılacaktı!
Düşünün basit bir vinç ve küçük el aletleri dışında, otomobil yapmak için gerekli özel bir makine, tesisat, alet, edevat hiçbir şey yok!
Olmadığı gibi, hesapta devlet eliyle yapılan projeye devletin daha doğrusu devlet bürokrasisinin, basının, yani o gün dördüncü kuvvet gibi görülen medyanın tamamına yakını muhalif!
Ki, daha proje bütçesi onaylanırken bile, "alt tarafı bir otomobil için" denilerek, bütçenin yarısı kırpılmış, "ilk yerli otomobil" için 900 bin lira uygun görülmüş...
Yani mühendislerin uğraşacağı tek şey arabanın imalatı değildi... 

Olmadı da...
Projeyle ilgili, hemen her gün, gazetelerde olumsuz haberler çıkıyordu...

"Çok pahalı - Lüzumsuz!!" Devrim arabaları için kullanılan en hafif sıfattı...
Ekip türlü imkansızlıklar ve karşı çıkmalara rağmen durmadan çalıştı...
Gecesini gündüzüne kattı.
Öyle ya zaman dardı.

Hem de çok dar..
Karşılarına çıkan teknik sorunları, üretimle ilgili sıkıntıları pratik çözümlerle, şartları zorlayarak aştılar...

Gruplara ayrıldılar...
Dizayn, motor-şanzıman, süspansiyon ve fren...
Elektrik donanımı, döküm işleri, satın alma işleri ve maliyet hesapları...
Evet imkansızlıklar vardı ama iş kuralına uygun yapılıyordu...

Her işin bir uzmanı vardı...
Ne gece vardı ne gündüz...
Artık atölyede sabahlıyorlardı.
Günlerce uyumadılar, yemek yemediler, bir süre sonra, boşa konuşmadılar dahi, sadece işlerini yaptılar...

Bitime sayılı günler kalmıştı...
Zaman hızla geçiyor, kaybedilen her saniyenin değeri daha da anlaşılıyordu...
Atölyenin kapısına bir levha asıldı, üzerine rakamlarla "10 gün kaldı,--- 9 gün kaldı..."
Her yeni güne yeni bir rakam yazılıyor.
Her yeni günde sinirler biraz daha geriliyordu.

Ve o gün geldi... Türkiye'nin genç, pırıl pırıl gözlerinden ateş saçan, "Biz imkansızı da yaparız" diyen mühendisleri, başardılar...
Onca ayak bağına, onca engelleme girişimine rağmen verdikleri sözü tuttular.
Yerli tekerlekler üzerinde giden, yerli motorla çalışan, modeli yüzde yüz yerli, tüm parçaları el işçiliğiyle üretilmiş 4 silindirli bir otomobil yaptılar...

Türkiye'nin ilk yerli ve milli arabasını, "Devrim"i, söz verdikleri güne, 28 Ekim 1961 sabahına yetiştirdiler...
Araç Eşkişehir'den trene yüklenerek, Ankara'ya, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında, Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel'e ve halka gösterilmek üzere yola çıktı...
Artık her şey tamamdı, hazırdı... "Devrim" çalışıyordu...

Meclis binasının önünde tören alanı kuruldu.
Araç orada tanıtılacaktı. Sadece halk, bürokratlar, milletvekilleri değil, gazeteciler de hazır kıta bekliyordu...


Ama öyle ya, işler yolunda gibi gözükse de kötüler de iş başındaydı. Türkiye'nin gelişmesini, kendi ayakları üzerinde durmasını istemeyenler, bugün olduğu gibi dün de vardı.
Birileri nasıl ki, Nuri Demirağ'ın başlattığı ilk yerli uçak hamlesini engellediyse, Devrim arabasını da engelleyecekti.
Bir plan yaptılar ve o planı devreye soktular...
Plana göre trenle Ankara'ya götürülecek araçta çok az benzin bulundurulması gerekiyordu...
Güya protokol ve güvenlik kuralıydı bu... Öyle söylüyorlardı ama gerçek başkaydı...

İşte bu plan, kötülüğün ilk habercisiydi, dedikleri oldu..
Depodaki benzinin tamamına yakını boşaltıldı ve sonrası...
Cemal Gürsel, araca bindi, araç bir süre gitse de az ileride tekledi ve yolda kaldı...
Cemal Gürsel buna çok sinirlendi. Bir aksilik olduğu belliydi, giderilebilirdi ama dinlemedi Cumhurbaşkanı.
İndi arabadan ve o bilinen cümleyi kurdu; "Batı kafasıyla otomobil yaparız ama Doğu kafasıyla yakıtını unuturuz."

Pusuda bekleyenler yani gazeteciler hemen fotoğraf makinelerinin deklanşörüne bastılar. Akıllarınca büyük bir balık, "flaş haber" yakalamışlardı. Akıllarınca bu bir rezaletti, utançtı...Ve o hazin görüntü yani "rezalet" yıldırım baskıyla Türkiye'ye ve dünyaya birinci haber olarak duyuruldu...

Dalga geçtiler, "Biz demedik mi yapamazsınız diye" dediler, güldüler - aşağıladılar, "araba yaptılar ama benzin koymayı unutmuşlar" diye...

Bugün biliyoruz tanıklar, o günü yaşayanlar, projede çalışanlar çok kez anlattılar gerçek başkaydı. Benzin koymayı unutmamışlardı aslında. İşin aslı, protokol kuralları bahanesiyle kurulan bir sinsi tuzaktı...

Olan buydu ama kimseye anlatılamadı
Cemal Gürsel dahi, projeye destek veren kim varsa Devrim'den elini çekti, rafa kaldırıldı...

Necmettin Erbakan'ın teşviki ve devletin de oluruyla yola çıkarılanlar, pırıl pırıl mühendisler yine devlet eliyle yarı yolda bırakıldı...


***

Bir kısa analiz
Diğer girişimcilerimiz: "Şakir Zümre," "Nuri Killigil" "Devrim arabalar" "Nuri Demirağ" ve VECİHİ HÜRKUŞ'un uçak sanayi serüvenide çok basit sebeplerle bitmiş oldu! Benim Türkiyem işbilmez asker kökenli yöneticilerin oyuncağı haline getirilmiş belliki. Ancak küresel güçlerin emirlerini hiç düşünmeden uygulamışlar. Girişimcilik ruhunu, üretimi, emeğin kıymetini, sermaye ve ekonomiyi bilmeyen, zavallılar bunlar ne yazık'ki!!!

Aslında böylesine hayati önem taşıyan bu girişimlerin, Türkiye için büyük bir kalkınma hamlesi olacaktı. Türkiyeyi bir Almanya ve bir japonya yapacak olan bu projeler maalesef yarı yolda son buldu. Sanayi tarihimizde küçümsenemeyecek kadar bu beş ayrı girişim akamete uğratılırken, aslında Türkiye istikbalini kaybediyor, istiklalini ve bağımsızlığını yitiriyor!!?

Şefik Karakelle



Yorumlar